2 Ocak 2010 Cumartesi

Pistlerde Galatasaray

Atletizm tüm sporların anası kabul edilir. O yüzden de Olimpiyat Oyunlarındaki öncelikli sporlardandır. Hatta birincisidir de. Bu ülkeye de bundan 150 yıl önce Galatasaraylılar tarafından getirilmiş ve sarı kırmızılı sporcuların çabalarıyla da gençler tarafından sevilmişti. İşte atletizmin Türkiye’deki sarı kırmızılı öyküsü...

Atletizmin tüm modern sporların temeli olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek. Hangi branşta olursa olsun, sporcunun yarışma kabiliyetini geliştirmesi, performansını artırması ve fizik gücünü yarışma için gerekli kondisyon düzeyinde tutabilmesi atletizmin fundemantalini oluşturan egzersizler sayesinde mümkün olabilmekte.

Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, atletizm olmaksızın, yani onun sporcuya sağladığı ivme hesaba katılmaksızın modern sporların yapılabilmesi imkan dışıdır. İşte hal böyle olunca, atletizmin kendisi de başlı başına bir önem kazanmakta. Ne var ki, şu günlerde istisna kabilinden örnekler bir yana bırakılırsa, söz konusu sporun Türkiye’de esamisinin okunmadığını söylemek her halde abartılı olmayacak gibi görünüyor.

Atletizmde Bir İstisna: Galatasaray
Bu topraklara modern sporların girişinde kapı işlevini üstlenen Galatasaray, elbette bu sporda da Türkiye’nin öncülerinden birisi olmuştu. Mekteb-i Sultani’de görev yapan Fransız hocaların okuldaki öğrencilere öğrettikleri ilk sporlar jimnastik ve atletizm olmuştu.
Monsieur Curel bu konuda da öncülük etmişti. İlk kez Kağıthane çayırında düzenlenen ve sonradan pilav ile gelenekselleşen etkinlikler kapsamında Galatasaraylılar atletizmdeki yetenek ve becerilerini sergilemişlerdi. Koşular düzenlenmiş, uzun ve yüksek atlama yapılmıştı. Bu yarışmalar Türklerin bir anlamda modern sporlar ile ilk buluşmasını oluşturur. Elbette atletizmle de.
Galatasaraylılar artık böyle bir sporun varlığından haberdardır. Bir çok konuda olduğu gibi bu alanda öncü rolünü üstlenirler. 19. yüzyılın sonuyla 20. yüzyılın başları, kışın çamurdan, yazın da toz topraktan geçilmeyen İstanbul’daki yarış mekanlarında önemli bir gelişmeye şahitlik edilir. Galatasaraylılar artık pistlerdedir.

İlk Türk Atletler Sarı Kırmızılı
Gayriresmi olarak bu sporu yapan Galatasaraylılar, 20. yüzyılın hemen başlarından itibaren organize edilen ilk atletizm yarışlarına da katılırlar. Sonradan şehit lakabıyla anılacak olan Celal bu alandaki ilk isim olur. Aynı zamanda futbolda oynayan ve Çanakkale Savaşında şehit düşmesi sonrasında bu unvanı ile anılan Celal tarihlere de ilk Türk atleti olarak geçer.
Onun atletizm pistlerindeki ilk başarıları elde ettiği günlerde takvimler de 1908 yılını göstermektedir. Yani II. Abdülhamit’in 33 yıllık saltanatının sona erdiği ve meşrutiyetle birlikte özgürlüğe kanat çırpıldığı günleri.

Atletizmde Bir Büyük Efsane: Silifkeli Şükrü
Silifke doğumlu Şükrü atletizm ile Galatasaray Lisesinde öğrenci olduğu günlerde tanışmıştı. Bu spor dalındaki yeteneğini kısa zamanda herkese göstermiş ve bir sürü imkansızlıkların yaşandığı o yıllarda birbiri üstüne büyük başarılara imza atmıştı.
Hele o günlerde çok meşhur olduğu 100 metre yarışlarında elde ettiği 11 saniyelik derecesi uzun yıllar kırılamamıştı. Bu alanda kazandığı sayısız birincilik ve kırdığı pek çok rekora rağmen onun en büyük şanssızlığı ise, bütün bu başarıları elde ettiği zamanın birbiri ardına patlayan savaşlarla dolu bir döneme denk gelmiş olmasıydı.

Silifkeli Şükrü İmkansızlığın Sınırlarını Zorlarken
O günlerde sadece yabancıların yarıştığı pistlerde Türklerin de bir şeyler yapabileceğini göstermek gayretindeki Şükrü’nün katıldığı bir yarış sırasında yaşadıkları ise başlı başına bir olay olmuştu. İşte Silifkeli Şükrü’nün kendi ağzından bu ilginç yarışta yaşananlar.
“...İttihat Spor Kulübü çayırında 100 metre yarışı başlamak üzereydi. Isınma çalışmaları esnasında şortum yırtıldı. Derhal yandaki bahçevanın pantolonunu aldım. Pantolon bir hayli uzundu. Dizlerimden aşağı inen kısmını çakı ile keserek, bu pantolonla yarışa iştirak ettim. Kuvvetli rakiplerle yarıştım. Aralarında meşhur Babikyan’ın bulunmasına rağmen birinci oldum. Galiba en çok heyecanlanan ve sevinen de, bahçevan oldu. O günkü derecem 11,1 olarak ilan edildi. Pistin kenarında oturarak ağladım. Zira ilk defa 11 saniyeden daha kötü bir derece yaparak birinci olmuştum...”

Atletizm Galatasaraylılar Sayesinde Tüm Ülkeye Yayılıyor.
Galatasaraylı gençlerin modern sporların anası konumundaki atletizmde elde ettikleri bu başarılar yavaş yavaş bütün ülke gençlerine örnek olmaya başlamıştı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında hem Galatasaray formasıyla atletizm yapan gençlerin sayısı artmaya başlamış, hem de başka kulüplerde de atletizm yapan gençler ortaya çıkmaya başlamıştı.
1919 yılında Galatasaraylı Fuat uzun atlamadaki 5 m. 65 cm.’lik derecesi ile dikkatleri üzerine topladı. Aynı günlerde Rıza Salih de, uzun atlamadaki bir başka başarılı isim olarak ortaya çıktı.
1922 yılında ise Şekip (Engineri) 100 metreyi 11,6, 110 engelliyi de 20,1 de koştu. Aynı yıl Adil Giray 400 metreyi 59 saniyede koşarak o günlerin koşullarında muhteşem bir rekora imza attı. Öyle ki, bu dereceye tekrardan ulaşılması ancak çok uzun yıllar sonra mümkün olabilecekti.
Ancak 1923 yılında resmi federasyonlar kurulup, dereceler tescil edilene değin kırılan bu rekorlar ne yazık ki, kayıtlara geçemedi. 1923 yılından itibarense Galatasaraylı atletlerin pistlerdeki başarıları artık sadece bir yarışı kazanmakla sınırlı kalmamaktaydı. Kazanılan birincilikler ile birlikte kırılan rekorlarda kayıtlara geçmekteydi. Ve Galatasaraylılar da kırdıkları rekorlar ile anılır olmuşlardı.

Atletizmin Efsane İsimleri Pistlerde...
Cumhuriyetin ilanına değin geçen dönemde atletizm sporunun bu ülkede gelişmesi için bayraktarlık yapan Galatasaraylılar, 1924 yılından itibaren pistlere sürdükleri muhteşem sporcularla bu branştaki üstünlüklerini tartışmasız bir şekilde ilan ettiler.
Rauf Hasağası, Ömer Besim Koşalay, Vildan Aşir Savaşır, Mazhar Nazım, Şinasi Şahingiray ve Nihat Bekdik bu sporcuların önde gelen isimlerindendi. Bu atletlerin elde ettikleri dereceler uzun yıllar kırılamadığı gibi sporcu olarak gösterdikleri performansları da tüm spor dünyasına örnek oldu. Çünkü ayağına giyecek doğru düzgün spor ayakkabısının olmadığı, standartlara uygun pistlerden vazgeçtik toza ya da çamura bulanmadan koşmanın mümkün olmadığı zeminlerde yarışıldığı bu günlerde elde edilen başarıların ayrı bir önemi vardı. Galatasaraylı gençler imkansızlıklar içinde büyük işleri başarmışlar ve atletizmde de bu ülke insanının yapabileceği çok şey olduğunu herkese göstermişlerdi.
O yıllarda atletizm yarışları genellikle şimdiki Fenerbahçe Stadının olduğu yerde yapılıyordu Ve o günlerin görenlerin anlatımıyla, Galatasaraylı atletler sarı kırmızı formalarıyla ortalığı çiçek bahçesine çeviriyorlardı. Bu da; atletizmin cazip bir spor haline gelmesinin sağlarken, geniş kitleler tarafından sevilmesininin de yolunu açıyordu.

Bir Başka Büyük Atletler Kuşağı Geliyor.
20’li yıllarda atletizm pistlerindeki fırtına gibi esen ve rekorları birbiri peşi sıra kıran Galatasaraylı atletlere 30’lu yıllarda yepyeni isimler eklenmişti. Rıza Maksud İşman, Cezmi Or, Semih Türkdoğan, Eşref Aydın, Faik Önem, Cahit Önel, Mehmet Ali Aybar ve Naili Moran bu alanda ilk akla gelen isimlerdi.

Özellikle de Semih Türkdoğan’ı bu noktada ayrı bir yere koymak gerekecek. 15 yaşında milli olan, 16 yaşındayken Olimpiyatlara giden takıma katılan Semih Türkdoğan, 9 Türkiye rekoru kırarken, 9 kez de bayrak takımında Türkiye rekoru kırma başarısını elde etmişti. 100 metrede elde ettiği 10,6’lık derecesi tam 25 yıl kırılamayan Semih Türkdoğan, aktif sporculuk yaşamı boyunca 28 İstanbul, 12 de Türkiye şampiyonluğu kazanmıştı.
Döneminin en iyi sprinterlerinden biri olarak kabul edilen Mehmet Ali Aybar da, o dönemde hem yurt içinde, hem de yurt dışında özellikle de, Balkan Şampiyonalarında kazandığı başarıları ile dikkatleri üzerine toplamıştı.
Naili Moran da disk atmada elde ettiği dereceleri ile o dönemin parlayan atletlerden bir başkasıydı. Cezmi Or ise Semih Türkdoğan’a ait 100 metre rekorunu yıllar sonra egale eden ilk atlet olmuştu. Milli formayı da bir çok kez giyen Cezmi Or, aynı zamanda bir çok yeni rekora da imza atarak adını Türk atletizminin unutulmazları arasına yazdırmıştı.

Galatasaray’ın Üstünlüğü 40’lı ve 50’li Yıllarda da Devam Ediyor
Atletizm sporunda öncü rolünü üstlenerek, bu sporun ülke çapında yayılması ve sevilmesinde büyük katkısı olan Galatasaray, söz konusu üstünlüğünü yetiştirdiği atletler ile 40’lı ve 50’li yıllarda da sürdürümeyi başarmıştı.
Üç adım atlamada Pulyos Pulat, Çekiç atmada İrfan Şahinbaş, 5000 metrede Eşref Aydın, yine 5000 metrede Cahit Önel ve Jerfi Fıratlı bu dönemde elde ettikleri başarıları ile öne çıkan isimler olmuşlardı.
Bu yıllar erkeklerin yanısıra bayan sporcularında sarı kırmızı forma ile atletizm pistlerinde göründükleri bir dönemdi. Sevim Con, Necla Evren, Mesude Dinçcan pistlerdeki Galatasaraylı bayanlar olarak bu dönemde adlarını duyuran atletlerdi.

60’lı Yıllarda Başlayan Yeniden Toparlanma Süreci
Galatasaray, 50’li yıllarda giderek futbolun ağırlık kazanmasına paralel olarak bir müddet atletizmi ihmal etmiş olsa da, 60’lı yıllardan itibaren bu spordaki üstünlüğü tekrardan ele almakta gecikmemişti.
1962 yılında kazanılan 159 birincilik ile 1963 yılında elde edilen 142 birincilik, Galatasaray’ın atletizm pistlerine, hem de rakipsiz bir şekilde dönüşünün simgesi gibiydi. Daha sonraki yıllarda da devam eden bu birincilik serilerinin kazanılmasında ise, Mehmet Geşşaş, Erdenay Oflas, Ali Çelebi, Çetin Tuğ ve Murat Kaçar ilk akla gelen isimler olacaktı.

Galatasaray Pistlerde Rakipsiz
60’lı yıllardan itibaren düzenlenen Türkiye Şampiyonlarında da Galatasaray’ın tartışılmaz bir üstünlüğü vardı. Bir çok sporcusu değişik branşlarda madalyaları ve birincilikleri peşpeşe kazanırken, Galatasaray’da takım halinde birinci olmaktaydı. Öyle ki, Galatasaray için bu birinciliklere ambargo koymuştu demek her halde abartılı olmayacak. Çünkü sarı kırmızılılar 1966 yılından 1983 yılına değin Türkiye Şampiyonalarında takım birinciliğini hiç kimselere kaptırmadan sürekli kazandılar. Bir başka deyişle yenilmez ya da geçilmez armadanın pistlerdeki temsilcileri oldular.
Son Türkiye Şampiyonası ise 1989 yılında kazanıldı. Sonraki yıllarda da takım olarak eski günlerdeki gibi başarılar elde edilemese de, Galatasaraylı sporcular her zaman kürsüde yer aldılar. 1996 yılında kazanılan Gençler Avrupa Şampiyon Kulüpler Üçüncülüğü ile 2004 Olimpiyat oyunularında çekiç atmada bronz madalya kazanan Eşref Apak’ın 16. Avrupa Gençler Şampiyonasında çekiç atmada üçüncü olması Galatasaraylıları ayrıca gururlandırmıştı.

Yüz yıl önce Yüz Yıl Sonra...
Galatasaray Lisesindeki beden eğitimi öğretmeni Curel’in girişimleri ile Türkiye’de Galatasaraylılar tarafından başlatılan atletizm sporu, hiç şüphesiz ki geride kalan yüz yıl boyunca Galatasaraylıların büyük katkısı ile hep daha ileriye gitti. Yine hiç şüphe yok ki, bundan sonraki dönemde de geçmişte olduğu gibi sarı kırmızılı sporcuların elinde yükselmeye devam edecek. Çünkü geçmişin hatıraları bunun böyle olması gerektiğini söylüyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder